13 Mart 2015 Cuma

Şimdi Okullu Oldum -1

Her şeyin nasıl basladığını düşününce, o kadar geriye gidiyorum ki, “her şey toz bulutuydu”ndan az hallice bir noktada durabiliyorum. Her şeyin başladığı nokta çok, çok gerilerde, ama Polonya'daki o akşam bir dönüm noktasıydı.

Her şey(in bir kısmı), zaten hep olduğu gibi, saçma sapan bir akşam başladı. Varşova'da İngiliz görünümlü bir Fransız'a hayatımın potlarından birini kırmıştım, ve yahut kırayazıyordum. O kısım önemli değil. Önemli olan kısmı, her zamanki gibi “yea aslında bu işi yapmak istemiyorum ama gezmeyi seviyorum” diye yakınıyordum ki, İngiliz görünümlü Fransız dedi: 

- Madem istediğin bu değil, neden işi bırakmıyorsun

Kendisi İngiltere de bankacılık yapıp paranın dibine vururken işi bırakıp Varşova'da veterinerlik okumaya baslamış. O demeyecek de kim diyecek tabi bırak işi diye. Mandal sepeti değil ki, iş bu iş diye ağzına terikle vuramıyorsun, yapmış bi kere zira, atıp tutmuyor. Balık balık baktım, beylik beylik cevapladım. Ama o birkaç andan biriydi, aslında gerçek bir cevabımın olmadığını anladığım. Karşımdakinden çok kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Ve tabii ki başaramıyordum.

O sıralar henüz bitmemiş, ve hala yazılamamış Roma hikayesinin de etkisiyle, sahi dedim, Avustralya'ya yerleşeyim, bir taraftan yılların hayali antropoloji masterı da yaparım hem dedim. Milattan sonraki Temmuzlardan 2013.'süydü (Birileri oturup saymış, kitlesel deliliklerimizden biri daha).

Sonra hop, 2014 Nisan'a atlıyoruz, bu esnada Avustralya çalışmalarına başlamış, göçmenliğin bürokratik labirentinde iki ileri bir geri gidiyordum. Kaderimin ufak bir oyunu olarak, Yeni Zelanda'da bir projeye gitmiştim. Dönüşte de, Avustralya'da bir haftalık tatil yapıyordum. Hem keşif, hem tatil yapıyor, hem şehirlere alıcı gözüyle bakıyor, hem de Roma-Venedik-İstanbul hikayesinin Melbourne ve en son ayağını ekliyordum. Evinde kaldığım arkadaşımaAvustralya'ya gelcem ben yea, hem okuyacam hem çalışıcam” diyordum ki, B.'den o çarpıcı soru geldi:

-Neden Almanya'yı düşünmüyorsun? Madem okumak istiyorsun, okullar orada ücretsiz, burada yıllık 15bin dolardan başlıyor.

Kendisi de birkaç sene Avrupa'da kalmış, Almanya'yı seven ve Avustralya'daki eğitim sisteminden de illalah etmiş biriydi. O demeyecek de kim diyecek tabi Avustralya'da eğitim bok gibin, naapcen burda diye. Yine balık balık bakarken, yine beylik beylik cevapladım ve yine esasen gerçek bir cevabımın olmadığını farkettim.

Sonra işte, hikaye bu ya, Avustralya'dan döndüğümde patron yeni proje var, Almanya'ya gidiyorsun dedi, hop kendimi hepi topu bir ay sonra Nürnberg'de buldum o konuşmadan sonra. Wellington'da kıyım kıyım ev aradım, onlarca mesaj attım sağa sola, hatta numara karışıklığı oldu, ev için mesaj attığım kişilerden birinden S&M seasından önce kahve getirip getiremeyeceğimi soran mesaj bile aldım. Ve fakat 2.5 ayda 8 otel değiştirdim ve ev neyin bulamadım. Ama gel gör ki Nürnberg'de, oraya gittiğimin ikinci günü şipşirin bir evde şipşirin bir oda buldum şıp diye ve en şahanesi de şapşahane ev arkadaşları.

Ev arkadaşlarımdan biri gençlere psikolojik danışmanlık veriyor, boş zamanlarında jonklörlük ve okçuluk dersleri veriyor. Diğeri fizikte doktora yapıyor, diğeri de üniversiteye yeni başlamış, 2. dönemi Alman dili edebiyatında. Hemen hemen aynı yaşlardayız hepimiz, ve aynı karmaşık frekansta. Ve evet, istediğim böyle bir hayat diyorum, Andi'yle romanlarda yazarların kendi fikirlerini görüp göremediğimizi tartışırken ve Tool sevgisi yarışına girerken, Franci'yle akşam iş/okul çıkışı bir bira içmek için mahalledemizdeki bi bara giderken ve Peter'dan 3 topu çevirebilme dersi alırken parkta, işte tam da bu diyorum. İşten çıkıp eve gelmek için, beraber yemek pişirip yemek için hiç bu kadar sevinmemiştim daha önce.

Bu şekilde bir ay geçiyor kalbimin yine irice bir parçasını arkamda bırakarak İstanbul'a geri dönüyorum, ilk işim Almanya'da yapılacak bir master aramak. Bulduğum birkaç master, önce lisans şart diyor (hayret). Master of Arts için Bachelor of Science bir anlam taşımıyor, bunun hayal kırıklığı birkaç dakika, saat ya da an sürüyor. Lisanslara bakıyorum sonra. Diyorum madem ciddiyim bu işte, madem Almanya'da böyle yaşlı öğrencilik normal bişi, buluyorum dişime göre bir lisans bölümü. 

Temmuz 2014. Başvuruyorum lisansa 11 senelik, artık çoktan örümcek bağlamış, tozlu ÖSS sonucumla. Üflüyorum üzerindeki tozları, koyuyorum zarfa lise diplomamla. Duygusal bir motivasyon mektubu yazıyorum, Avustralya'ya göçmenlik için girdiğim IELTS sınavımın sonuç belgesini de ekleyince, -ki daha önceden Avustralya için girmemiş olsaydım, okula başvuramayacaktım zamanında-, yeni bir hayat mümkün mü isimli deneyin malzemeleri tamamlanıyor.

Hikaye bu ya, yani gerçekten dizide olsam, senaristlere sövüp sayarım, az daha gercekçi yazsaydınız şu sahneyi derdim, Ama okuldan kabul aldığım gün, Danimarka'dan iş teklifi aldım karar anını zorlaştırmak in. Ve tam da aynı gün. Gündüz email aldım program direktöründen, kabul aldığıma dair. Akşam da Kopenhag'daki arkadaşımla skype tan iş görüşmesi yaptık, iş ne, ne kadar alırım, ne zaman gelirim diye. Arkadaşımın şirketine girip işi beraber büyütebilirdik. Kopenhag da bir start up ın parçası olma şansı bir yerde, patronumun beni Seattle a gönderme planları ayrı bir yerde, hepsini kenara koyup alakasız bir bölümde öğrenciliğe baştan başlamak ise bambaşka bir yerde.

Ve 24 Ekim'e sarıyoruz şimdi, Cuma sabahı. Gidersem Ekim'e demiştim, gittim neyse ki. Cuma sabahı. Vizem Salı günü gelmiş, Çarşamba işten istifa etmişim ve bavulumu hazırlamışım, Perşembe Freiburg'a gelmişim, Cuma sabahına uyanıyorum yurt odamda. Burası neresi diyorum, neredeyim, ne yaptım ben? Hayatımın en garip anları. Nerdeyim, ne yaptım? Patronumu arasam geri alır mı beni? Aman Allah'ım ne yaptım ben diyorum. Hayatımın en absürd anı.

Sabah kalktım ve okula gittim

Ps. Yalnız yazınca farkettim. Roma'da O. ile tanışınca Avustralya aklıma girdi. Varşova'daki Fransız neden işi bırakmıyorsun diyince işi bırakıp Avustralya ya yerleşmeye karar verdim. Proje icabı Avustralya'ya gitme fırsatı doğunca oradaki arkadaşım neden Almanya'ya gitmiyorsun dedi. Proje in yine, Almanya'ya gidince evet niye Almanya değil dedim. Yani Almanya'da okula başlamak in İtalya-Polonya-Yeni Zelanda-Avustralya-Almanya hattına yayılmış birtakım çarpık ve karmaşık ilişkilerden geçmem gerekti. Evet gerçekten çok mantıklı. Hayat bazen en amatörce yazılmış dizilerden bile daha amatörce yazılmış gibi.

Pps. Nisan'da 30 oluyorum. Bu konuda ne hissettiğimi de ne hissetmem gerektiğini de bilmiyorum. Sanıyorum dedikleri doğru, 30'undan sonra başkaları senin için ne diyor, ne düşünüyor, çok da umrunda olmuyor.

Ppps. İşbu yazı, pek sevgili müdür Godsy'e verilen söz üzerine yazılmıştır.   




7 yorum:

  1. :)))

    mürdümmmm sen naptıınnn :))) okuduklarımda böyle kısa süreli şoklar geçirdim, başım döndü, ama cesaretin ve kararlılığın - ve hatta kararsızlığın - için kutlarım seni... senaryo yaz deseler, bunca şehir arasında gidip gelemem:)

    bence süper bi yaştasın, her şeyi denemek içi en ideali:) umarım dilediğin gibi olur, o kaybolduğun yer neresi ise orayı bulursun, sanırım Almanya'da değil bu:))

    ara ara yaz, anlat maceralarını lütfen, sabırsızlıkla beklicem:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. su vebeyaz :)) yaziciim efenim, o kadar sacma ki bazi seyler. Yazarken iste soyle oldu boyle oldu dedim ama yasarken nasil bir aliklikla ve baliklikla yaptigimi, yasadigim soklari anlatamam :D

      Bu arada o teeyy iki sene onceki Roma hikayesinin ilk 2 kismini da yazdim, sana ithaf ettim (bu yazidan 10 dk kadar once yayinladim:)))

      Sil
    2. bunu görür görmez gidip okudum:) çoookk mutlu oldum, yorumlarım ilgili yazılarda efenim:))

      Sil
  2. teşekkür ederim sadece yazı için değil yeniden başlamaya cesaretin olduğu için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla isin sonu nereye varir ya da herhangi bir yere varir mi, hayatimin en buyuk dangalakligini mi yaptim hic bilmiyorum:) Ama bir deniyorum, bir nevi boy verme gibi su güzelse el ederim, gelirsin:)

      Sil
  3. murdümmmm nerelerdesin, bi iki satır karala, aylar oldu bak:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. suvebeyazz!!!! Döniciim efenim pek yakinda yaz tatiline giricez. Iste o zaman blogun örümcek baglamis tozlu raflarini söyle bir elden geciricem, tertemiz yapicam mis olucak cicekler acicak. neler birikti neler, anlatmam sart :)

      Sil