13 Kasım 2011 Pazar

Elimi uzatsam ölücektim

Ama heyecandan değil. Hani o kimin yazdığını bir türlü bulamadığım şiirdeki gibi de değil. Aşktan hiç değil. 

Teeyyy liseden beri bir arkadaşım var, ara ara arkadaştan biraz fazla olduk ama hiç sevgili olmadık. Konsere gitmiştik geçenlerde, Yansımalar ın konseri. Son bir yıldır artık bir ad koymanın vaktinin geldiğini hissettiriyordu. Elime veya omzuma gereğinden fazla uzanıyordu eli. Ama ya görmezlikten geldim ya anlamazlıktan. Çok güzel anlamazlıktan geliyorum ben mesela. Bazen gerçekten anlamıyorum, o ayrı, ama sanırım tam da o yüzden güzel anlamama rolü yapıyorum, nasıl yapıldığını biliyorum çünkü.

Neydi Yansımalar konserindeydik evet. Konser de grup da şahaneydi, ortam ambiyans atmosfer duygular, o an bizi içten dıştan çevreleyen ne varsa her şey güzeldi. İyi, idare eder anlamında da değil hem, estetiksel olarak güzeldi. En güzel şarkılardan birinde, elini uzattığını gördüm, elime uzandığını. Elimi uzatsam mı dedim ve işte o an çok değişik bir şey oldu.  Derler ya, ölmeden önce hayatın gözlerinin önünden film şeridi gibi geçer diye. İşte o an, hayatım ve nasıl olacağı gözlerimin önünden film şeridi gibi aktı ve ben öldüm. O bir anın içinde gördüm ömrümü Önce sevgili olma, yüksek ihtimal 1 sene içinde nişan, 2 seneye kalmadan düğün. 5-10 senelik bir mortgage ile Maltepe'de bir ev, tabi ki bir iki seneye çocuk. Zaten ondan sonra da artık sadece çocuk. Kakasını yaptı mı, öksürdü mü, bezi nerden ucuza alırız, ay dizi kanadı vah ateşi çıktı... üç nokta bile yetmiyor şerefsizim üç bin tane falan gerek örneklerin ne kadar çoğaltılabilir olduğunu anlatmaya.

Tüm bunlar bir "an"da gözümün önünden geçti ve öldüm sonunda. Uzanamadım o yüzden, karşılık veremedim eline. Görmezlikten geldim, o esnada gözlerimin önünden neler geçtğini bilemezdi zaten.


Ee nolcak yani, plan ne o zaman diyceksiniz. Plan yok zaten, tek plan planın olmaması belki.En güzel tarafı da o. Büyüyünce turşu olurum, acur turşusu. Ya da zamanla aklımı başıma devşiririm, kaç bin yıllık geleneğe karşı çıkacak değilim ya. Gerçek dünyaya sert bir düşüş yaşarım belki, kimbilir. Hepsini biliyorum da kendimi ikna edemiyorum. Sayı olsam 5 olurdum, ay olsam nisan, yön olsam sol. Atom parçacığı olsam da elektron olurdum sanırım. Belirsiz ya. Onun gibi. Yerim belirli olmasın, sadece muhtemel olsun. Yerim biliniyorsa zamanım bilinmesin, zamanım biliniyorsa da yerim. Bu cep telefonları çok fena oldu mesela. Her an her daim ulaşılabilirsin. Elektron yaşam biçime çok büyük darbe.


Düzenli iş, düzenli hayat. Birbirinin aynı günler. Paranteze alınca geriye üç beş gün kalıcak sanki.


İşte bu yüzden, tam da bu yüzden belki, olabilicek en düzensiz durumu yaşayacağım birine kaydı gönlüm. O da başka bir günün hikayesi olsun.





Biterken: Bu Meksika'da yoğurt niye şekerli hep? Zibilyon tane marka denedim, hepsi mi şekerli olur. Sıççam çarklarına, bi yoğurt pilav keyfi yapamıyorum. Hani her şeyleri iyi güzel de, yoğurt nasıl yenir nelerin yanına güzel gider, o konuda epey eksikleri var :/