4 Şubat 2013 Pazartesi

Arızaya Güzelleme

Epeydir farkettiğim bişey var, en çok arıza insanları seviyorum. Öyle ağırbaşlı oturaklı ne bileyim yoldan çıkmamış, hiç sapıtmamış insanların yanında akraba önüne çıkmış gibi oluyorum. Bana sorulmadıkça konuşmuyor, ayak baş parmağına göre halının deseninin konumlanmasına odaklanıyorum adeta. Hatta akraba ziyaretleri o bakımdan daha iyi, odaklanacak bir halı deseni var.

Ukalalık mı ediyorum, saflık mı, aptallık mı bilmiyorum. Herkesin kendine göre derdi var evet, ama hayat senle afedersin beyim, taşak geçerken oturup ağırbaşlı olmaya çalışmak mallık sanki. Ya da ne bileyim, belki öyle başa çıkanlar vardır. Neydi en özlü en güzel söz: herkesin popisi kendine.

Kısaca arıza insanları seviyorum en çok evet, çünkü onların yanında daha az rol yapıyorum, beni sevsinler ne akıllı kız desinler umrumda olmuyor, beylik konuşmak zorunda değilim ve beylik cevaplar da almıyorum. Bebeklerin kalabalıklar içerisinde birbirini farketmesi gibi birbirini farkediyor arızalar, kedilerin bir noktaya bakakalması gibi durup kalıyorlar bazen, çevresindekiler nereye baktıklarını çözemiyorlar. Evet aynen öyle.

27 yaşındaysanız ve arızanızın farkındaysanız ve hatta ona burkulup şişen bilek gibi sempati besliyorsanız hayat gerçekten çok güzel. (Bir kaç vakte afiyetle yenilip yutulacak önerme no. 15234 )