26 Haziran 2012 Salı

aliler aliler çingene aliler hıh

Büyümekten hep korktum ben, tıfıl bir çocukken bile. İlk regl olduğumu sandığım zaman 11 yaşındaydım, karanlıktı, pek anlayamadım ne olduğunu. Ama tüm gece sabaha kadar dua ettiğimi hatırlıyorum, Allahım istemiyorum nooolur olmayayım, noooooluurrr, burnum falan kanasın çok gerekiyorsa diye diye sabahı ettim. Nasıl ürkütmüşsem 4 sene boyunca çıkamadı yerinden. Annem doktor moktor demeye başlayınca bu sefer doktor korkusuna geri çağırdım, geldi.

Korkutup içine kaçırdığım bir şey daha var. O da aşk. İlkokuldan beri, kim ki duygularını açıklama gafletine düşse hanzo misali yabanileştim. Bi tane C. vardı mesela, bir gün resim dersinde onun pastel boya kutusunda olan bir boyaya işim düştü, istedim. O güne kadar, ki 5 senedir aynı sınıftaydık, daha önce bir kelime bile konuşmayıp sadece işim düştüğünde, yani pastel boyasını istediğimde konuşmuş olmayı kendime yakıştıramadım. Okul çıkışı beraber yürüdük eve (meğer yakınmış evlerimiz). Birkaç ay sonra sokakta ip atlarken geldi yanıma bir arkadaşıyla beraber. Sonra arkadaşı dedi C. seni seviyor, sana aşık diye. O çok kaçtığım büyümek beni ensemden yakalamaya çalıştı, tabii ki verilebilecek en canice tepkiyi verdim. İçimdeki kabullenemezliği dışarıvurdum, duymamazlıktan, böyle bir olay hiç olmamazlıktan geldim ve ip atlamaya devam ettim.

2.vaka 1-2 sene sonra vuku buldu (vaka, vuku bulur mu? ) Yine ip atlıyordum mahalledeki çocuklarlan, ve yine iki kişi yaklaştı yanıma. (Bu wingman olayı dizi değil gerçekmiş meğer) Biri dedi ki, yanındakini kastederek ki ben daha önce onu hiç görmemiştim bile:
"bu Arap Ömer var ya, sana aşık. İsmini kazımış mezarlıktaki ağaca"
2. tepkim de değişmedi, he öyle mi kem küm hım mım diyerek ip atlamaya devam ettim.

3.vaka ise ortaokulda, bahçede tüm lisecek toplaştığımız o anlardan birinde oldu. Geldi, E., onu görmüşlüğüm vardı ama konuşmuşluğumu hiç hatırlamıyordum. "Damım olur musun?" dedi, hernekadar tek başına gelmiş olması cesaret puanları eklese de, kurduğu giriş cümlesinden herhangi bir hayır beklediğini sanmıyorum. Tabi ki yine "heh... ne, nasıl hehe" geveleyip, zaten kalabalık ortam, bir de marş okuma ayağına bir başka anlamazlıktan gelme yoluyla tehlike savuşturdum..

Bu işlerin lisedeki yöntemi ise, genelde erkeğin kızı akşam etüd vakitlerinden sonra (yatılı okul teey teyy) bir şey konuşabilir miyiz diyerek davet etmesiydi. İlk daveti aldığımda - ki en yakın arkadaşı da en yakın arkadaşıma benzer teklifi etmişti aynı anda, eş zamanlı konuşarak değişik bi sinerji yatarmak istediler herhal-, boş sınıfa doğru yusuf yusuf ilerlerken belletmen öğretmeni gördüm, "anaaaammm hoca geliyor hadi gidelim, haydin iyi geceler" diyerek topukladım. Artık kendimi geliştiriyordum sanırım, itirafı daha ettirmeden sıvışmak şeklinde. İkinci daveti alınca tezelden kaçamadım ama bu sefer de fırsat vermeme, göz korkutma taktiği izledim:

-Ne oldu ne diyeceksin, niye çağırdın, hadi söyle, niye söylemiyon, bak söyle yoksa gidiyom, bi daha da gelmem heee. Hadi gittim, zaten test çözcem daha.

Bunları ardarda diyince nefes almadan, gözünü korkutmuş, topladığı tüm cesareti de geldiği yere göndermiş bulunmalıyım ki bir daha yaklaşmadı gel sana bişi söylicem diye. Takip eden yıllar içinde bu özelliği giderek geliştirdim, önlemi baştan aldım.

Ama sorun bu değil ki yiğenim, hoşlanmadığın birisinin itirafından sakınmak iyi güzel de, işler senin de sevdiğin ve hatta basbayağı aşık olduğun kişiden kaçmaya varıyorsa, işte o noktada sapıtıyor bu büyümek korkusu. 4 senelik ortaokulun 3.5 senesini aşık geçirdim A.ya. Her gece bana çıkma tekflifi ettiğini hayal ederek uykuya daldım, meğer o da seviyormuş, öğrenince soğudum. Gittim ço güzel hassssiiiktir diyor diyerek bir başkasına platonik oldum. Ondan da zararlı sinyaller almaya başlamıştım ki okul bitti rahatladım.

Üniversite de gördüğümde nefesimi kesecek kadar aşık oldum birine, arkadaşına ondan daha samimi davrandım, işleri bok ettim (zaten sonra o da kaç yıllık en yakın arkadaşının sevgilisiyle çıkmaya başladı, duygusal görünümlü piç). Sonrasında da bir şey eğişmedi, sadece artık belli kodları uygulamıyorsan kimse yanaşmamaya başladı, malum büyüdük artık, kimsenin romantik aşklar peşinde koşacak hali kalmadı. Ben hem evlenmeyi istememek hem de evlenmiceksek ne boşuna uğraşıcaz aslanım diye düşünmek ikileminde buldum çözümümü.

Bir kişi oldu bu korkunun altedemediği, sevmenin ve sevilmenin ürkülecek bir şey olmadığını hissetiğim tek bir kişi. Ama o da başka bir kıtanın insanı, korku refleksim onu ciddiye bile almadı muhtemelen.

Niye hala, bu kadar dana yaşıma rağmen korkuyorum bu büyümekten. Ölmek korkusu mu acaba diyorum, ama ölümden gece yalnız kaldığım zamanlar dışında pek korkmam, güzel bir manzaraya bakınca hoşuma bile gider hatta taşa toprağa karışma fikri. Bana daha çok "büyük"lerin başkalarının ne yaptığına bu kadar bağlı dünyası itici geliyor sanırım. Pis entrikaların, egoların sidik yarıştırdığı, kendinden kopuk, başkalarına endeksli bir dünya. Önyargılı olmayı, kuyu kazmayı, bencilliği, para hırsını, tüketmeyi, eğlenmeyi unutmayı, sevdiklerini kaybetmeyi, sevmeyi birçok parametreye bağlamayı öğretmek dışında, ne işe yaramış ki büyümek. Ne işe yarıyor? Ya da bilmiyorum, belki de fazla yeşilçam filmi izledim küçük yaşta. Küçük yaşta öğrenilen şey kalırmış dedikleri bu olsa gerek.

Çok gerzek bi yazı oldu evet, ama şu aralar gerzek gibi hissediyorum, o yüzden en azından tutarlı bir durum. O değil de bir yerlerde bir gen neyin yok mu, çocuk yap, çocuk yaaaappp diye inceden fısıldayan ve bu yüzden aşkı sana matah bir şey gibi gösterebilen, gel evladım hiç acımıycak diye kandırabilen bir gen? Bir yerlerde olmalı, ama kimbilir onu da nasıl ürküttüm...

5 yorum:

  1. Başka bir kıtanın insanı ne ya, gittin ecnebiye mi kaptırdın gönlünü hayret bişey.Aşktan korkmak aşık olmaktan iyidir.

    YanıtlaSil
  2. ya işte not eklicektim ben de, işbu yazı o tutarlılığı bozan tek örneği rasyonalize etmek yöntemiyle etkisini indirgemeye çalışma amaçlı yazılmıştır diye. Hani olmayacak duaya amin demiş olmamın sebebi belki olmayacak olmasıdır... Belki böyle dersem keramet onda değil durumun kendisinde olucek...

    YanıtlaSil
  3. :)))
    bikaç yıl sonra bir bilim adamı titizliğiyle kendin keşfedeceksin o geni emin ol:))) tecrübeyle sabittir:)
    şu başka kıtanın insanına bi şans versen:)

    YanıtlaSil
  4. ahaha bakalım şimdilik çok sessiz sakin. Fırtına öncesi sessizlik mi yoksa :D

    Ben ona şans vereyim de, aradaki yollar dağlar okyanuslar şans vermiyor telelelelleley

    YanıtlaSil
  5. sen biliyorsun ki, eger yogurdu üfleyerek yemesi gereken biri varsa o da benim / bendim. dilim yandimi? yandi! agzima micildimi? micildi! kac ayim gecti Fil mendeburu ve Hirt salaginin ardindan agit yakarak sen bilirsin bebeyim. Ama simdiye bak. Korkarak, kacarak, saklanarak, at gözlükleri takarak yasanmaz bu hayat!!!

    Bir an önce bitir su isini ve düs GA yollarina. Orada bi keramet var, ben anlamistim. Yurdum erkeginin sende olusturdugu tiksintiyi O ortadan kaldirmak üzereydi tam! Tam oldu diyordum ki geri döndün a.k. :)

    Konuyu güzel bir parcayla / linkle baglamak isterdim fekat ofisten girebildigim web-siteleri malesef kisitli :/
    Onun icin söyle ifade edeyim:

    Baska türlü bir sey benim istedigim,
    Ne agaca benzer ne de buluta
    Burasi gibi degil aradim memleket
    Denizi ayri deniz,
    Havasi ayri hava...

    Öperim gül yanagindan!

    YanıtlaSil