13 Haziran 2012 Çarşamba

Under construction

Neden yazmıyorum? Sanırım çok okuyorum şu aralar, ondan. Konuşmuyorum da çok, dinlemekle meşgulüm çünkü. Çünkü üzerine düşünmem gereken çok şey var. Daha önce az şey mi vardı, aslında değil. Daha önce her şeyi yeni baştan yorumlamam gereken bir durum yoktu, bildiğim sevdiğim ne varsa hepsini yeniden gözden geçirme ihtiyacım yoktu.

Ortaokuldaydım sanırım, varlığımın farkına vardığım, "düşünüyorum öyleyse varım" sözünün bir anlam ifade ettiği an. Otobüsteydim, dışarı bakıyordum. Ama henüz hazır değilmişim ki, birkaç yıl sürdü bu bilgiyi işlemem. Lise yıllarında inşaata giriştim esas. Allah'a inancımdan hayatımla ilgili ne istediğime, ne beklediğime dair her temelleri o gün attım, ilerde değişiklik hakkı mahfuz olacakşekilde  ve yasaların duruma ve taraflara göre lastik gibi her türlü tarafa çekilebilecek belirsizliğinde. Hani derler ya, Atatürk rakı masasında kurdu diye devleti(başka türlü nasıl kurulur zaten kodumun devleti). Ben de hayatı -öncesi, sonrası, şu anki varlığı- algılayışımı bisiklet sürerken kurdum. 10 metrekare bile olmayan ufacık bi bahçecikte, sonsuz veya sekiz -açıya göre değişir- şekilleri çizerken mor bisikletimle.

Şimdi, aradan 11 yıl geçtikten sonra, yine giriştim bu yıkım/yapım işlerine. Hala da bol gürültülerle, çevreye verdiği inanılmaz ölçüdeki rahatsızlıklara rağmen devam ediyor. Meksika'da bir otel odasındaydım, tesadüfen bulduğum blogun tesadüfen referans verdiği blogda her şeyin sallanmaya, bazılarının oturmaya başladığı an. Komplolarla o zaman tanıştım, teorisi değil bizzat kendisi ile. Dünyayı yöneten güçlerin; hissizleştirmeyi, tüketmeyi ve bu esnada sadece kendimizi düşünüp uyuşturmayı hedef alan planlarını okudum. Bu konu hakkında yazan-çizen çok, hazır yapılmışı var onu koyuyorum: http://michaelsikkofield.blogspot.com ve http://vigilantcitizen.com/vigilantreport/mind-control-theories-and-techniques-used-by-mass-media/

E iyi, sorgula, hissizleşme de, bu sefer de hisler üstüne üstüne geliyor. Bir kenara naftalinleyip sakladığın düşünceler ve bu düşüncelerden güç alan hisler düğümlenip kalıyor ümüğünde. Çıkamıyor, çünkü adresi yok. Kendi kendine konuşan insanları çok iyi anladığımı, arada bir bi kelimecik de olsa bazen benim de kaçırdığımı söylemiş miydim? Çevremdeki yapaylığın rahatsızlığını uzun süredir hissediyordum da, artık sanırım kendimi oyalama/farklı noktalara odaklayıp ağrıyan yerleri unutmaya çalışma numaralarım tükeniyor. İkiyüzlülüğüm rahatsız ediyor, galiba üç yüze çıkmam gerekiyor.

****
Buradan bi konuya bir şekilde geçmiştim ama şimdi geçiş noktasını hatırlamıyorum, alakasız görünücek ama bir alakası var aslında, sadece şu an hatırlayamadım. Teeeyyy neredeyse bir yıl önce kadar Godsy'den izin istemiştim, yazdığı bir konuya atıfta bulunup o konu hakkında yazmak için. Kısmet bu bağlantısız geçişe imiş

****
Erkek değil de kadın olarak doğmanın "iyi" yanı hayata birkaç-0 yenik başlamak sanırım. Güzel değil de iyi yanı. Her şeyin erkek egemenliğinde erkek düzenine ve erkeklere olan faydasına göre kurulduğu bir yerde erkek olarak doğsam, haksızlıkları hak olarak görmeye başlayabilirdim belki. Zalimlerden olmak daha kolay olurdu gibi geliyor. Kadının ne yapması gerektiğini bilebilme yetisi, duruma göre üstün olabilme "hakkı" olduğunu sanma yanılgısına düşmek yani. Diğer tarafın ne hissettiğini ne yaşadığını bilmek ve hatta bilmeyi istemek bile umrumda olmayabilirdi. İşte bu ihtimallerin fazlalılığındandır, o haksızlığı hak olarak görebilme kibrinden korktuğumdandır kadın olduguma şükretmem. Bir de bana gül bahçesi vadedildiği yanılgısına düşme ihtimalimden...

Her şey kolay olsaydı, zoru anlamaya çalışır mıydım? Her şey var olsaydı yoku bilir miydim? Belki.
Zordan başlarsan, başka seçeneğin yoktur ama. Çemberin zaten dışındasındır.

Çemberin dışında da tehlikeler yok değil. Nefretin daha sık bulunduğu söylenebilir belki. Ama nefret, güçlü ve oldukça negatif bir duygu. İnsanın kendi nefretini farketmemesi zor olur. Ama kibir çok daha sinsi, orada olduğunu hiç faketmeyebilirsin bile. Ya da benim duygu spektrumum böyle. Belki yanılıyorumdur (kibirden korktuğumu söylemiş miydim?)

7 yorum:

  1. bu yıkım/yapım işleri belirli periyotlarla hep devam ediyor sanırım ve bu böyle bir mevsim galiba,kendimize döndüğümüz, herşeyi sil baştan görüp yorumladığımız. Bol şans bu süreçte, çok yazmak istemiyosun belli ama paylaşmayı dene sen yine de yazılarınla, belki okuyanlara bi yol gösterir bu durum:)

    YanıtlaSil
  2. evet, galiba doğal sürecin bir parçası. Ama büyüdükçe katılaşan ve kırılınca zor iyileşen kemik gibi, düşünceler de kemikleşiyor sanırım. Yenisini koymak daha acılı lise yıllarına göre.

    Yol gösterebilicek durumda değilim ama evet yazmam gerek daha çok :-)

    YanıtlaSil
  3. yikim / yapim isleri bir one-off procedür degil kesinlikli, her ay yeni bastan yapmaya gerek olmasa bile, hayatinin, sartlarinin, cevrenin ve insanlarin ve tabiisiki düsünce dünyanin degismesinin beraberinde dogal olarak dürten periyoduk bir durum.

    inandiklarindan vazgecmek zor.
    kiriliyor biseyler her seferinde.
    ama tam da bu noktada (bi önce ki yazina referansla hayatini dis etkenlere endekslememeyi ögreniyorsun. baskalari daha az umrunda oluyor. vazgectikce özgürlesiyorsun.

    böyle düsün bide bebeyim!

    YanıtlaSil
  4. pardon, bir sonra ki yazina referans seyyettirdiydimdi :)

    YanıtlaSil
  5. yikim / yapim isleri bir one-off procedür degil kesinlikli, her ay yeni bastan yapmaya gerek olmasa bile, hayatinin, sartlarinin, cevrenin ve insanlarin ve tabiisiki düsünce dünyanin degismesinin beraberinde dogal olarak dürten periyoduk bir durum.

    inandiklarindan vazgecmek zor.
    kiriliyor biseyler her seferinde.
    ama tam da bu noktada (bi sonra ki yazina referansla hayatini dis etkenlere endekslememeyi ögreniyorsun. baskalari daha az umrunda oluyor. vazgectikce özgürlesiyorsun.

    böyle düsün bide bebeyim!

    YanıtlaSil
  6. yikim / yapim isleri bir one-off procedür degil kesinlikli, her ay yeni bastan yapmaya gerek olmasa bile, hayatinin, sartlarinin, cevrenin ve insanlarin ve tabiisiki düsünce dünyanin degismesinin beraberinde dogal olarak dürten periyoduk bir durum.

    inandiklarindan vazgecmek zor.
    kiriliyor biseyler her seferinde.
    ama tam da bu noktada (bi sonra ki yazina referansla hayatini dis etkenlere endekslememeyi ögreniyorsun. baskalari daha az umrunda oluyor. vazgectikce özgürlesiyorsun.

    böyle düsün bide bebeyim!

    YanıtlaSil
  7. Merhaba çok güzel içerik çok faydalı ve güzel. Makalenizi beğendim. Sitenizin insanlara faydalı olduğunu düşünüyorum. Web sitenizin beklenen ilgiyi göreceği kanısındayım.

    İyi çalışmalar.

    web tasarım firma sitesi site satın al web tasarım online destek


    YanıtlaSil